EFSİNA
2014 yılında Türkiye'nin doğal tuz ailesi olarak tüketiciyle buluşan Efsina; 1982 yılından bu yana faaliyetini sürdüren, üç ayrı bölge ve üç ayrı tesiste aylık 15.000 ton tuz üretim kapasitesiyle ülkemizin en büyük mamul tuz üreticilerinden biri olan Estuz A.Ş. markasıdır.
Tüm dünya kültürlerinin efsane, folklor ve mitolojisinde doğaüstü bir varlık olarak yer alan , tabiatın karşılıksız koruyucusu peri, iyiliğin sembolüdür. İnsanlara iyilik yapmak için doğaüstü yeteneklerini kullanır.
Biz de iyilik ve güzellik sunmak için göllerde, denizlerde, dağlarda, kısaca tuz bulunan yerlerde yaşayan bir peri kızı hayal ettik ve bunu amblemleştirdik. Bu periye "Tuz Perisi” Efsina dedik .
Efsina, su ile birlikte hayatın iki kaynağından biri olan, tuzu, yani "Yaşam Kristalleri"ni en saf ve doğal halleriyle sofralarınıza getirmek üzere yola çıktı…
Sağlığınıza önem veriyor, sizlere en doğalını sunarken, doğayı sevmeyi ve korumayı da unutmuyor, yaşamlarınıza işimizle ilgili alanlarda hayallerinizin ötesindekini getirmek için çalışıyoruz.
Tuzun en sağlıklısını, doğalını, saf ve orijinal olanını dağlardan, denizlerden, kayalardan sizlere getiriyoruz.
Tüm ürünlerimizi ISO 22000 ve ISO 9001 Kalite Yönetim Sistemine uygun olarak hazırlıyoruz.
Doğallık isteyenlerin vazgeçilmez ürünleri arasına giren, Türkiye’nin kaliteli, saf ve doğal tuzu Efsina’yı beğeninize sunmaktan büyük mutluluk duyuyoruz.
Tuz Rehberi
Tuz, tat verme ve gıdaların korunması amacıyla eski zamanlardan beri kullanılan saydam, kırılgan, NaCl kimyasal bileşimine sahip bir mineraldir. Şeffaf küp şeklinde sodyum klorür kristallerden oluşur. Sofra tuzu birbirlerine sodyum ve klorür iyonlarının iyonik bağları üzerinden sıkıca bağlanmış çok küçük küplerden oluşmaktadır.
Tuzun yemek pişirme alışkanlıklarının başlamasıyla insan hayatına girdiği, kullanımının toprak kap ve çanağın keşfi ile başladığı söylenebilmektedir. Önceleri deniz suyu yemeklerde kullanılırken sonra yavaş yavaş tuz kullanımı ve üretimi de başlamıştır.
Tuzun kaynağı yer altından elde edilenler de dahil olmak üzere denizlerdeki, göllerdeki tuzlu sulardır. Deniz suyunun evapore edilmesi tuz elde edilmesinde kullanılan en eski metottur. Tuz, madencilik veya evaporasyonla elde edildikten sonra kalitesine göre seçilir sonra ezilir daha sonra ise partikül boyutuna göre elekten geçirilir. Çok küçük partiküllere bölünmüş yüksek kaliteli tuz sofra tuzu olarak kullanılır. Türk Gıda Kodeksi- Yemeklik tuz tebliğine göre yemeklik tuz; ana maddesi sodyum klorür (sodyum klorür miktarı kuru madde de en az %98 olmalıdır) olan ham tuzdan insan tüketimine uygun nitelikte üretilen tuzlardır.
Yemeklik tuzlar sofra tuzu ve gıda sanayiinde kullanılan tuzlar olmak üzere ikiye ayrılır. Sofra tuzu, doğrudan tüketiciye sunulan, ince toz haline getirilmiş, iyotla zenginleştirilmiş, rafine edilmiş veya edilmemiş yemeklik tuzlardır. Rafine etme prosesleri basit yıkama şeklinde olabildiği gibi geniş ölçülü makineleşmiş vakumla evaporasyon sistemlerinde de gerçekleştirilmektedir.
Gıda maddelerinin içerisinde yetersiz iyot bulunması, bu eksikliğin giderilmesi için dünya çapında 100’ den fazla ülkede tuza iyot eklemesi uygulamasını beraberinde getirmiştir. İyot, tuza potasyum iyodür veya iyodat formunda kuru katı olarak veya sulandırılmış çözelti şeklinde üretim sırasında eklenir. İnce taneli sofra ve mutfak tuzları için püskürtme şekli tercih edilmektedir. Üç atmosfer altındaki potasyum iyodat bir konveyörden geçen tuza püskürtülür.
Tuzu iyotlama programlarının amacı tüketiciye yeterli miktarda iyot içeren, zenginleştirilmiş, ürün sunmaktır. İyotlu tuzdaki iyodun tüketici tarafından yararlanılabilir olması eklenen iyot miktarı, karıştırılıp homojen olarak paketler içinde bulunması, dağıtım- saklama sırasındaki kayıplar gibi etkenlerle değişiklik gösterir. Yüksek nem içeriğine sahip koşullarda saklama ambalajın su geçirmeme özelliğinin olmaması durumunda iyodun kaybına neden olur. İyot miktarı tuzun su-hava geçirgenliği olmayan bir maddeyle ambalajlanması, kuru, serin ve ışıktan uzak tutulması durumunda değişmeden korunabilmektedir.
Edebiyat, Tarih ve Tuz
Peri, tüm dünya kültürlerinin efsane, folklor ve mitolojisinde yer alan doğaüstü bir varlıktır. İyilik timsalidir. İnsanlara iyilik yapmak için doğaüstü yeteneklerini kullanır. İlham bile onlarla gelir. Genç kız görünümünde olmakla birlikte, uçmak için kanatları vardır. Türk mitolojisindeki peri kavramı, Dede Korkut’un tepegöz hikayesi ve esin perileri olan ak kızlar inancında da kendini gösterir.
Tuzun rolü besleme ile ilgili olmanın ötesinde bir sembol olarak refah, iyi bir yaşam, zenginlik ya da yeni hayat anlamına da gelebilmektedir. Klasik eski devirden beri Avrupa'da böyle bir anlamda kullanmış olduğuna sık sık rastlanılır. Ekmekle beraber yeni evlilere tuz sunulması iyi bir geleceğin dileğini ifade etmektedir. Ayrıca yeni dünyaya gelmiş bir bebeğin yıkamasına hazırladıkları su içine de biraz tuz katılırsa, bebeğe nazar değmez anlamına gelmektedir. Ölülerini anarken ekmekle biraz tuz ve su sunulması birçok Avrupa toplumunda görülmektedir. Yeni eve taşınmadan önce giriş kapısının eşiği altına biraz tuz konmuşsa oradaki hayatın daha mutlu olacağına inanılır.
Tuz kavramı, 6 bin yıl kadar önceki 'yaratılış' anlatımlarının ilk temel kavramları arasında yer alıyordu: "başlangıçta sadece "tatlı su" ve "tuzlu su" vardı! " Mezopotamya'nın eski tarihinin bu anlatım tarzı, kullanılan kavramları değişmiş olsa da, temelde aynı şekilde eski yunan yaratılış anlatımlarında da yer alır. 'Sümer’ler de "toprağın tuzu" tanımlamasını kullanır. Bu tanımın, Yeni Ahit'te İsa’nın ağzından tekrarlatıldığını, eski kavramsal gelenek sürdürülmüştür.
Deyim ve atasözlerimizde de yer alan tuzla ilgili deyişlerin en güzel örneklerine doğal olarak halk şiirimizde de rastlanmaktadır. Halk edebiyatımızda tuz yaşamın ve yaşam keyfinin bir gereği olarak anlamlandırılmıştır. Örneğin hayatın tuzu ve biberi, onun güzellikleri anlamına gelmektedir. Eksikliği de kötü ve tatsız olur. Tuzsuz olan şey bizde genellikle hoş olmaz.
Tuz, bütün Türk topluluklarında kutsal sayılan bir madde olarak dikkat çeker. Bu özelliğinden dolayı tuzun folklorumuzda önemli bir yeri vardır. Halk hikâyeleri, halk şiiri masal, bilmece vb. Bir çok halk edebiyatı türlerinde tuz bir motif olarak işlenmiştir. Dilimizde tuz sözcüğünden türetilen ya da içinde tuz sözcüğünün geçtiği bir çok atasözü ve deyim bulunmaktadır. Halk âşıkları da tuz sözcüğünü ve tuz sözcüğünden oluşmuş bir çok deyimi şiirlerinde kullanmışlardır.
Folklorumuzda Tuz
• İstenmeyen bir misafir geldiğinde ayakkabısının içine tuz konunca kalkıp gideceğine inanılır.
• Evlenme çağına gelmiş kadının kısmetinin hangi yönde olduğunu öğrenmek için ekmeğin üzerine tuz serperek dama konulur. Daha sonra ekmeği alan kuşun hangi yöne uçtuğuna bakarak kısmetinin de o yönde olacağına inanılır.
• Genç, askere uğurlanırken ailesi bir simit ısırtarak, tuz yalatır. Tuz, gelene kadar saklanır. Bekletilen tuz asker dönüşü yemeğe atılarak gence yedirilir.
• Nazar değdiğine inanılan kişinin başında dua eşliğinde 3 ya da 7 kez tuz çevrilerek, nazardan korunduğuna inanılır.
• Düğün sonrası kayınvalide, kapıda durup gelinine avucunda bu¬lundurduğu tuzu yalatır. Bunun kaynanaya bağlığı, aileye huzur ve ağız tatlığı getirileceği inanılır.
• Elleri fazla terleyen kişiler, terlemenin azalması için avuç içlerini tuzla ovarlar.
• Maddi durumu iyi olmayıp da hayır yapmak isteyen kişi, tuz alarak ihtiyacı olanlara dağıtır.
• Çocuğu olmayan kadın için tülbent içine tuz koyarak sıkılır, sert şekil verilir. Bu tülbentte sıkılı tuz, ispirtoya batırılarak yakılır ve kadının beline sarılır. Böylece kadının çocuğunun olacağına inanılır.
• Evlenme çağına gelmiş delikanlı evlenmek istediğinde babasının ayakkabısının içine tuz koyarak bu isteğini dile getirir.
• Yılan ve akrep sokmasını engellemesi için okutulan tuz ev halkına yalatılır.
• Hamile kadının çocuğunun cinsiyetini öğrenmek için aile bireylerinin kafasına tuz serper.
• Vereme yakalanmış kişinin yastığının altında beze sarılı tuz bulundurulur. Hastayı ziyarete gelenler bu tuzdan bir miktar alarak ağızlarına koyar. Böylece hem hastanın gönlünü aldıklarını hem de verem mikrobunu öldürdüklerine inanırlar.
• Dileğinin olmasını isteyen kişi tuz adar. Eğer isteği yerine gelirse ihtiyacı olan birine belirlediği miktarda tuz verir.
• Aile bireylerin tuz döktükten sonra başını ya da ağzını kaşıması durumunda kızı, burnunu ya da dizini kaşıması durumunda ise oğlunun olacağına inanılmaktadır.
Tuz ile ilgili kitaplardan bazıları...
Baldaki Tuz – Yaşar KEMAL – 1961
Tuz Yangını – Mehmet AKAR – 2009
Bir Tuz Denizi Şarkısı – Hugo PRATT – 2008
Kent ve Tuz – Gore VITAL – 2010
Saçtaki Tuz - AVİ - 2009
Tohumlar Tuz İçinde – Hasan Hüseyin KORKMAZGİL – 1995
Tuz Günleri – Orhan ALKAYA – 2004
Tuz Hakkı – Hikmet NEŞRİYAT –
Tuz Kitabı – Emine GÜRSOY NASKALİ – 2004
Tuz Saraylar – Serap GÖKALP – 2010
Yaşamın Gizemi Su ve Tuz – Yücel AYDEMİR – 2009
Tuz İnsanlığın Tuzlu Tarihi – Mark KURLANSKY – 2003
Tuz Yangını – Mehmet AKAR – 2009
Yaraya Tuz Basmak – Atilla İLHAN – 2007
Yaraya Tuz Bastım – Tuncay ÖZKAN – 2007
Alkali Diyet – Dr.Ayşegül ÇORUHLU – 2012
Salted – Mark BITTERMAN – 2010